1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Cezaevlerinde sağlık hakkı ihlal mi ediliyor?

28 Ekim 2020

Ağır hastalar dışındaki hasta mahpusların hastaneye sevkinin yapılmadığı için tedavilerinin aksadığı, tedavi imkanına kavuşanların ise uzun süre karantina hücrelerinde tecrit koşullarında tutulduğu iddia ediliyor.

https://p.dw.com/p/3kWD7
Fotoğraf: SWR

Hasta mahpus Serdal Yıldırım, yüzde 98 engelli. Adli Tıp Kurumu 2 Şubat 2020’de Yıldırım’a 'cezaevinde kalamaz' raporu verdi. Ancak savcılık tahliye talebini reddetti. Yıldırım, Metris R tipi hapishanesinde, kendisi gibi engelli iki mahpusla aynı koğuşta kalıyor.

Ameliyat yerine antibiyotik

Yıldırım’ın hasta bakıcılar tarafından tekerlekli sandalyeden yatağına taşınırken düşürülmesi sonucu sırtındaki omurlarına takılan 'platin' yerinden kaydı. DW Türkçe’ye konuşan ağabey Sedat Yıldırım, kardeşinin karaciğer tarafında açılma olduğunu, enfeksiyon kaptığını, vücudunda yaralar oluştuğunu ancak buna rağmen altı aydır ameliyat için beklediğini söylüyor. "Hastaneye götürülse 15 gün karantinada tutulması gerekecek. Bu yüzden bunun yerine antibiyotik veriyorlar ama ilaç fayda etmiyor. Durumu ağırlaştı" diyen Yıldırım, Metris’te Covid-19 vakalarının arttığını söyleyen kardeşinin bu durumdan da endişe duyduğunu ifade ediyor.

Serdal Yıldırım, cezaevlerindeki yüzlerce hasta mahpustan sadece biri.

İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) son verilerine göre cezaevlerinde en az 604’ü ağır olmak üzere en az 1605 hasta tutuklu bulunuyor.

Tutuklu ve hükümlü yakınlarının cezaevlerindeki hasta mahpusların sağlık hakkının ihlal edildiğine dair iddiaları artıyor.

15 Nisan’da yürürlüğe giren ceza infaz düzenlemesi ile Türkiye genelindeki 355 cezaevinde bulunan 300 bin tutuklu ve hükümlüden 90 bini tahliye edilmişti. Salgında en riskli grupların başında gelen hasta mahpuslar için ise bir düzenleme yapılmadı.

Peki, cezaevlerinde hasta mahpusların tedavileri nasıl sağlanıyor?

"Birçok vaka artık üstü örtülemez şekilde ortaya çıkıyor"

'Tedavi imkanları yok'

DW Türkçe’ye konuşan Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Savunuculuk Koordinatörü Berivan Korkut’a göre sadece acil durumu olan mahpuslar hastaneye sevk edilirken, kronik hasta ve ağır hasta mahpusların tedavilerinde ciddi sıkıntılar var. Korkut, "Adli Tıp Kurumu’na başvurduklarında 'cezaevinde kalamaz, bu koşullarda tedavisi olamaz, tahliye edilsin' denmiyor. Çok fazla hasta mahpus var, bunların tedavi imkanları yok. Dokuz aylık sürece rağmen ağır hastalar için atılmış adım yok. Hasta mahpuslar belki pandemiden ölmeyecek ama tedavi olmadıkları için hayatını kaybedecek" diyor.

İzmir Menemen T Tipi Cezaevi’nde yaklaşık 18 aydır tutuklu olan İrfan Koç da 11 aydır ameliyat olmayı bekliyor. DW Türkçe’ye konuşan eşi Züleyha Koç, "10 Haziran'da rahatsızlandı. Aşırı kilo kaybı şikayetiyle devlet hastanesine gitti. Karnında şişlik vardı. Doktor, 'Kanserden şüpheleniyorum, üç gün sonra kolonoskopi ve endoskopi çekmek için çağıracağım' dedi. Fakat 16 ay oldu hâlâ çekilemedi. Dört ay sonra kasık fıtığı ortaya çıktı. Apandisitle birlikte. 11 aydır o ameliyat da yapılamıyor. Nedeni ise beyninde kistlerin olması. İki tane büyüyen kist var ve ameliyat edemeyeceğimiz bir yerde dediler" diyor.

'Bir kişi daha ölsün istemiyoruz'

Koç, eşinin durumunun ciddi olduğunu belirterek, şöyle devam ediyor: "Halüsinasyon görmeye başladı, aşırı kilo kaybı, yürüme güçlüğü, geçici felçler geçiriyor. Karında şişlik devam ediyor. Kalça kemiği aşınması, sol gözde bulanıklık, sağ kulakta tıkanıklık, tuvaletini yapma zorluğu. En son da halsizlik, ateş ve öksürük şikayeti vardı. Testinin pozitif çıktığını öğrendik. Tahliye talebinde bulunduk, kelepçeli ev hapsi veya hastanede tedavi talebinde bulunduk. Fakat cevap alamadık. Göz göre göre bir kişi daha ölsün istemiyoruz."

Polislik görevinden ihraç edilen ve dört yıldır tutuklu bulunan Mustafa Kabakçıoğlu'nun Gümüşhane Cezaevi'ndeki hücresinde bir plastik sandalye üzerinde hayatını kaybetmesi tartışmalara yol açmış, konu hakkında soruşturma başlatılmıştı. Kabakçıoğlu’nun Adli Tıp Raporu henüz çıkmadı. Ancak devam eden ihlal iddiaları kaygı yaratıyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu
Ömer Faruk GergerlioğluFotoğraf: Privat

DW Türkçe’ye konuşan HDP Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu, "Son zamanlarda birçok vakanın artık üstü örtülemez bir şekilde ortaya çıktığını görüyorum. Gümüşhane Cezaevi’nde, tek kişilik hücresinde o kötü, pis, rutubetli, bakımsız hücrede, ilerlemiş ağır hastalığı nedeniyle tek başına vefat eden Mustafa Kabakçıoğlu’nun hali gibi. Ve ardından da devam eden ihlaller nasıl bir felaketin içinde olduğumuzu gösteriyor. Serkan Tümay, 27 yaşında Kırıkkale F tipinde bir mahpustur. Darp sonucu ölmüştür ve konu hakkında kimse bir açıklama yapmamıştır. Kamuoyuna yansıdıktan sonra bir soruşturma başlatılmıştır. Ama genç mahpusun içeriden annesine açtığı telefonda içerideki kötü ortamı anlatarak 'Kurtar beni anne' demesi hiç kimsenin kulaklarından gitmemektedir" diyor.

Üç ayda 14 mahpus yaşamını yitirdi

İHD’nin geçen hafta yayınladığı rapora göre, Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında çeşitli cezaevlerinde 14 mahpus yaşamını yitirdi. Dört mahpusun intihar ettiği iddia edilirken bir mahpusun ölüm nedeni açıklanmadı. Üç kanser hastası mahpus, infazları ertelendikten kısa bir süre sonra yaşamlarını yitirdi. Dört mahpus hastalıkları nedeniyle, bir mahpus adil yargılanma talebiyle başlattığı açlık grevinde hayatını kaybetti. Adalet Bakanlığı ise ölümler konusunda sessizliğini koruyor.

Gergerlioğlu, "Şu anda cezaevinde Covid-19 yüzünden aksayan sağlık hizmetleri nedeniyle ölen birçok mahpus olduğunu biliyoruz. Bunların hepsi Covid hastası değil ama Covid hastalığı nedeniyle yönetemedikleri cezaevindeki sağlık şartları nedeniyle ölen mahpuslar var. Covid nedeniyle ölen mahpuslar var. Ve hemen hepsinde, bize yansıyan her mahpus ölüm vakasında, araştırdığımızda inanılmaz derecede ihlaller var. Ve bütün bunları da sessizlikle, suskunlukla, soru önergelerimize cevap vermemeye çalışarak örten bir Adalet Bakanlığı var" diye konuşuyor.

'Tecrit içinde tecrit var'

Sağlık hakkı gasp edilen binlerce mahpus olduğunu ifade eden Gergerlioğlu, tedavi imkanına ulaşanların da karantina koşulları nedeniyle tecrit içinde tecrit yaşadığını savunuyor.

19 Ekim’de kalp ameliyatı olan ve kalbine iki pil takılan hasta mahpus Adem Erdoğdu, ameliyattan bir gün sonra Sakarya Ferizli L Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki karantina hücresine alındı. DW Türkçe’ye konuşan yeğeni Hatice Erdoğdu, amcasının 15 günlük karantina sürecinin bir haftasının dolduğunu, ancak bir hafta sonra tekrar hastaneye kontrole gideceği için yeniden karantinaya alınacağını söylüyor. Erdoğdu, süreci şöyle anlatıyor: "Temmuz ayında doktor kalbine kalp pili takılmasına karar verdi. Sadece bunun kontrolleri için defalarca kez hastaneye gidip gelmesi gerekti ve karantina hücresinde kalmak zorunda kaldı. Sadece kalbine pil takılsın mı, takılmasın mı diye görüşmek için 50 gün boyunca hücrede tutuldu. Ameliyat sonrası da nereden baksanız bir 30 ya da 45 gün kalacak."

Berivan Korkut
Berivan KorkutFotoğraf: privat

'Fenalaşırsam ne olur korkusu'

CİSST’ten Berivan Korkut da karantina koşullarının çok ağır olduğunu, mahpusların tecrit koşullarında tutulduğunu ifade ediyor. "Görüş yok, radyo televizyon yok, havalandırmaya çıkmak yasak" diyen Korkut, ağır hastaların tek başına hayatını ikame ettiremediğine ve 'fenalaşırsam kimse müdahale edemez' korkusu yaşadığına dikkat çekiyor.

Gebze M Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan hasta mahpus Nazime Avras da hastane başvuruları uzun süredir reddedilen hasta mahpuslardan biri. DW Türkçe’ye konuşan kardeşi Adile Avras, "Kardeşim rahim kanaması geçirmesi nedeniyle yaklaşık iki yıl önce ameliyat edildi. Ameliyattan iki gün sonra cezaevine götürüldü. Sonrasında yaşadığı rahatsızlıklar nedeniyle kontrol için defalarca hastane başvurusunda bulundu. En son yaptığı başvuruda 'İyisin, idare et' denilerek talebi yerine getirilmedi. Cezaevi koşulları nedeniyle rahatsızlıkları ağırlaşıyor. Tedavileri aksıyor. Şimdi karantinada tek başına kalmak konusunda da kaygıları oluştu, kendisi de hastaneye gitmekten korkar hale geldi" diyor.

İHD’nin son raporuna göre de hastaneye gidip dönen ve karantinaya alınan mahpusların ihtiyaçları yeterince karşılanmıyor. Raporda, karantina koğuşlarının havasız ve kirli olduğu, hijyen koşullarına sahip olmadığı belirtilirken, karantinaya alınan mahpusların aynı telefon ve koridoru kullandığı, kötü koşullarda 14 gün boyunca kalınmasının mahpusları risk altında tuttuğu vurgulanıyor.

Berivan Korkut, hapishanelerdeki yapısal sorunlar nedeniyle kronik hastaların pandemide tedavi göremeyeceği çok açık olduğu görüşünde. Hasta mahpusların hepsinin hastaneye sevk edilmesi durumunda da ciddi bir karantina sorununun ortaya çıkacağına işaret eden Korkut, "Bu noktada bir kriz planının oluşturulması gerekiyordu. O insanların evde tedavi görmesi, ceza ertelenmesi maddesinin çok hızlı ve daha geniş bir çevre için uygulanabilmesi gerektiğini düşünüyoruz" ifadelerini kullanıyor.

Bakanlık yanıt vermedi

Adalet Bakanlığı, pandemi süreci boyunca en son 17 Haziran’da açıklama yapmıştı. Covid-19 nedeniyle altı hükümlünün hayatını kaybettiği, pozitif vaka sayısının 72 olduğu, Covid-19 pozitif tanısı konulup iyileşen tutuklu ve hükümlü sayısının da 374 olduğu açıklanmıştı. Bu süreçte hasta mahpusların tedavilerinin nasıl sağlandığı ve karantina sürecinde yaşanan sıkıntıları sorduğumuz Bakanlık sorularımıza yanıt vermedi.

Tutuklu yakınları ve insan hakları savunucuları hasta tutuklular için tahliye talep ederken cezaevlerindeki iddialara ilişkin Adalet Bakanlığı’ndan açıklama bekliyor.

Pelin Ünker

© Deutsche Welle Türkçe