1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Aile hekimlikleri pandemi sürecinden nasıl etkileniyor?

2 Aralık 2020

Aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarına göre, pandemi koşullarında sağlık hizmetlerinin aksamaması için, toplumun sağlık başvurularının büyük bir kısmını karşılayan aile hekimlikleriyle ilgili yeni düzenlemeler şart.

https://p.dw.com/p/3m8Cn
Fotoğraf: DHA, Demirören Nachrichten Agentur

Türkiye'de milyonlarca yurttaşın bağlı olduğu aile hekimlikleri, Covid-19 salgını ile mücadelenin en önemli halkalarından biri. 

Kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite sürecini yürüten aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanları, pandemi döneminde hastaların takibi ve yönlendirmesinde önemli bir rol üstleniyor.

Türkiye'de Covid-19 vaka sayılarının giderek arttığı son dönemde aile sağlığı merkezlerinin (ASM) yükü de arttı. Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) 9-15 Kasım tarihleri arasında 73 ilden bin 270 aile hekimiyle yaptığı ankete göre Türkiye genelinde evde takip edilen 500 bin koronavirüs hastası var. 1,5 milyon kişinin de karantinada olduğu tahmin ediliyor. Aynı ankete göre aile hekimi başına düşen hasta sayısı ise yaklaşık 20 ile Ekim ayına göre üç kat artış gösterdi. 

Peki pandemi sürecinde artan sağlık hizmeti ihtiyacı, aile hekimliklerinin işleyişini nasıl etkiliyor?

‘Strateji değişikliği şart'

Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Eski Yönetim Kurulu Başkanı ve Aksaray Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Şenol Atakan
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Eski Yönetim Kurulu Başkanı ve Aksaray Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Şenol AtakanFotoğraf: privat

DW Türkçe'ye konuşan Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Eski Yönetim Kurulu Başkanı ve Aksaray Aile Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Şenol Atakan'a göre, birinci basamak sağlık hizmetlerinin devamlılığı ve bulaş riskinin azaltılması için strateji değişikliği şart. Atakan, "Aksi halde yorulmuş, yıpranmış ve enfekte olmuş sağlık çalışanları yanında doluluk nedeniyle kilitlenmiş hastaneler, ihtiyaç duyduğu halde hizmete ulaşamayan bireyler kaçınılmaz olacaktır" diyor.

Koronavirüs Bilim Kurulu'nda bir aile hekimi temsiliyeti bulunmadığına işaret eden Atakan, bu durumun, hizmetler arası koordinasyon konusunda eksikliklere neden olduğu görüşünde. Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre pandeminin başından bu yana yaklaşık 500 bin Covid-19 hastasının kayıtlara geçtiğini, birinci basamak sağlık hizmeti veren filyasyon ekipleri ve aile hekimlerinin bu hastaların 481 bini ile ilgilendiğini söyleyen Atakan, 19 bin hastanın ise hastaneye yatırılarak tedavi edildiğini belirtiyor. Atakan'a göre bu oranlar, Bilim Kurulu'nun oluşumundaki oranla uyuşmuyor.

"ASM'lerin iş yükü arttı"

Şenol Atakan "Bilim Kurulu'nda birinci basamak yaklaşımını yetersiz görmekteyiz. Çünkü Bilim Kurulu'nda aile hekimi temsiliyeti yok. Alınan kararlara bu yansıyor. İkinci ve üçüncü basamağa yönelik kararlar alınıyor. Halbuki bu dönemde genel sağlık hizmetleri durma noktasına geldi. Hastaneler daha çok Covid hastalarına yöneldi. Bu anlamda vatandaşın daha temiz gördüğü aile sağlığı merkezlerine daha fazla talep oldu ve bizim iş yükümüz de bu manada çok arttı" şeklinde konuşuyor. 

Aile sağlığı merkezlerinin ulusal pandemi planlarında yer almadığını söyleyen Atakan, bu alanda hizmetin aksamadan sürdürülebilmesi için planlama yapılması gerektiğini vurguluyor. Atakan, "Aile hekimliği hizmetlerinde pandemi plan ve programı çerçevesinde hareket edilmeliydi. Test merkezleri arttırılmalıydı. Buz dağının görünmeyen kısmı olan enfekte insanlarımız tespit edilmeli, ona göre erken karantinalar ve izolasyonlar uygulanmalıydı. Bunların hepsi bir bütün içerisinde yapılmalıydı" diyor. Atakan, ASM'lerin de koronavirüs negatif ve koronavirüs pozitif şeklinde ayrılması gerektiğini, pozitif vakalara bakacak olanların da triyaj veya temaslı, şüpheli ve hafif enfekte hasta kontrolü yapmasının daha makul olacağını düşünüyor.

"Esnek çalışma uygulanmalı"

DW Türkçe'ye konuşan Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu İkinci Başkanı Dr. Yusuf Eryazğan ise sağlık çalışanları için esnek çalışma modelinin uygulanmasının önemine dikkat çekiyor. Eryazğan'a göre mevcut çalışma koşulları aile sağlığı çalışanlarını virüs tehdidine açık hale getiriyor.

Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu İkinci Başkanı Dr. Yusuf Eryazğan
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu İkinci Başkanı Dr. Yusuf EryazğanFotoğraf: privat

Türk Tabipleri Birliği'nin kasım ayı anketine göre aile sağlığı merkezlerinde Covid-19 geçiren sağlık çalışanı oranı yüzde 49'a yükseldi.

Türkiye'de salgının başından beri aile hekimlerinin sıkıntılar yaşadıklarını belirten Eryazğan, "Cumhurbaşkanlığı genelgesinde tüm kurumlarda esnek çalışma modeli uygulanırken sağlık çalışanlarına bu uygulamamakta. Özellikle aile hekimi, aile sağlığı çalışanlarında bunun uygulanmaması virüs yükünün artmasına ve sağlık çalışanlarının bir çoğunun enfekte olup kısa dönemde tekrar işe başlamalarına, geride kalanların çok iş yükü altında ve virüs yükü altında yorulmasına neden oldu. Esnek çalışma modeli getirilip her yerde uygulanmadan sağlık çalışanlarının virüs yükü önlenemez" diye konuşuyor.

Aile hekimliklerinde normal poliklinik, aşı, izlem, okul aşısı, rapor işlemlerinin yanı sıra artarak devam eden telefon görüşmeleri tükenmişliği de artırıyor.

Hemşirelerin durumu

DW Türkçe'ye konuşan bir aile sağlığı hemşiresi, bir çağrı merkezi haline geldiklerini ve rutin işlerini yapamadıklarını belirtiyor. İsmini vermek istemeyen hemşire, "Marttan beri resmen sekreterlik yapıyoruz. Her gün pozitifleri, vaka temaslıları arıyoruz. Günde 80-100 hasta aradığımız oluyor. Bu yüzden aylık izlememiz gereken gebe, bebek ve çocuklara, aşılara yetişemiyoruz. Okulda yapılan aşıları da artık biz yapıyoruz. Bunlar da performansımızı etkiliyor" diyor.

Pandemi döneminde performans uygulamasının devam etmesinin doğru bir yaklaşım olmadığını vurgulayan aynı hemşire, ek ödemeler konusunda verilen sözlerin de tutulmadığını belirterek şöyle devam ediyor: "Zaten marttan beri arama yapıyoruz, para talep etmiyoruz. İnsanların en kolay ulaştıkları telefon, ASM'ler ya da kişisel cep telefonlarımız. İlaç kullanacak olan hastalar arayıp bize soruyor. Filyasyon ekiplerinin yeterli bilgiyi vermediklerini söylüyorlar. İlçe Sağlık Müdürlükleri'ne ulaşamıyorlar. Ve bizi saat kaç olursa olsun arıyorlar. Beni sabah 5.00'te arayan hastam bile oldu. Bu iş, oluşturulacak bir çağrı merkezi ile çok rahat yapılabilir."

Aile sağlığı çalışanı açığı

Pandemi nedeniyle iş yükü artan aile hekimliklerinde, kronik sorunlardan biri olan aile sağlığı çalışanı açığı ise gün geçtikçe artıyor.

Yusuf Eryazğan, aile hekimliklerinde sağlık çalışanı eksikliğinin yedi yıldan beri artarak devam ettiğini vurguluyor. Şu anda 10 aile hekimliğinden ikisinde aile sağlığı çalışanı olmadığını ifade eden Eryazğan, görev yaptığı Şanlıurfa'da ise aile hekiminin yanında çalışan bir aile sağlığı çalışanı bulunmayan 100 birim olduğunu söylüyor. Eryazğan, "Bunu Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğü bunu kendi sitesinde ilan etmesine rağmen bizim bu konudaki açıklamamıza soruşturma açtı. Soruşturma konusunda vatandaşları kargaşaya sürüklemek, yanlış bilgiler vermek ve kurumların itibarını zedelemekten bahsediliyor. Aslında burada kurumların itibarını zedeleyen yedi, sekiz yıldır aile sağlığı çalışanı eksikliğinin giderilmemesi" diyor.

Aile sağlığı çalışanları, pandemi koşullarında sağlık hizmetlerinin aksamaması için toplumun sağlık başvurularının büyük bir kısmını karşılayan aile hekimliklerini çalışır halde tutmanın önemine dikkat çekiyor. Bunun için sağlık hizmetleri arasında koordinasyonu sağlayacak düzenlemeler yapılması ve aile sağlığı merkezlerinde fiziki şartların düzeltilmesini talep ediyor.

Pelin Ünker

© Deutsche Welle Türkçe